Yemek.com

Safranbolu'ya Gittiğinizde Yemeden Gelmemeniz Gereken 8 Lezzet

26 Haziran 2015

Yola çıkmak, daha önce gözünün retinasının temas etmediği toprakları görmek, ciğerinin değmediği havayı solumak, tanışmadığın renklerle tanışmak, hiç bilmediğin hikayeleri öğrenmek, heybende yeni hikayeler biriktirmek...

Ve damağının daha önce hiç yorum yapmadığı lezzetleri tatmak.

Yaşadığını anladığın en güzel anlardan birkaçı. Keşfetmek tam da bu yüzden insanın doğasında var. Biz de bu doğaya uyma güdüsünden kelli, hafta sonu soluğu Safranbolu'nun yüzyıllardır değişmeyen güzelliğinde aldık. Çok keyifli bir hafta sonuydu. Bunların sorumlusu aşağıda göreceğiniz lezzetlerdi aynı zamanda.

Eriştenin okumuşu: Cevizli yayım

Bildiğiniz eriştenin cevizli versiyonu desek, Safranbolu'ya bir daha gittiğimizde Karabük sınırında geri çevirmezler. Aşağı yukarı doğru söylüyor oluruz. Lakin bu filmin görünmez bir kahramanı daha var: Keş. Daha önce Kardeşim Mantı'yı anlatırken, dile getirdiğimiz keş, cevizli yayımda da sahne alıyor. Pek de iyi yapıyor. Resimden de anlayabileceğiniz üzere en üstteki o.

Keşke tüm pideler onun gibi olsa: Bükme pide

Olmaz ya yüzerek, Ege Denizi'nden, tam ortadan Türkiye'ye giriş yaptınız. Daha kaliteli pide yemek için 300-400 kilometre kuzeybatıya, oradan da burnunuzu direkt takip etmek suretiyle kuzeye gitmeniz gerekiyor. İşte yolda, Karabük'e, Safranbolu'ya uğrayacaksınız. Burnunuz götürecek sizi. Uğradığınızda bu ıspanaklı, peynirli, kapalı mı kapalı pideyi yemeyi unutmayın.

Yemeğin tereyağlısı simidin susamsızı: Safranbolu simidi

Yanlış anlaşılmasın, "Yemeğin tereyağlısı, simidin susamsızı" şeklinde bir atasözü duymadık Safranbolu'da. Ama birileri demiş olsaydı da hiç şaşırmazdık. Şimdi tanışacağınız dost da susamsız Safranbolu simidi. Simit ama normal simit gibi karakteristik bir tadı yok. Siz reçelden, peynirden, baldan, kaymaktan daha fazla lezzet alabilesiniz diye var. Kahvaltılar için var. Çay için var. İyi ki var.

Mantının lezzetli yapılmadığı yöreye kız vermezler: Peruhi

Bu da kaynağı bizim klavye olan cümlelerden biri ama Ankara'nın ortasında durup ülkeye biraz baksak yanılmadığımızı anlarız. İrili ufaklı her yörenin kendine has ve nefis bir mantısı var. Peruhi de onlardan biri. İçinde tanıdık bir isim var yine. Keş. Bu arada biraz önce bahsetmedik şimdi diyelim: Keş, süzme yoğurdun kurutulmasıyla elde edilen bir peynir çeşidi. Mantıya da nasıl yakışıyor ah bir bilseniz.

Sabır ve emeğin lezzete dönüştüğü tabaklar: Kuyu kebabı

Türk mutfağının fantastik işleri vardır. Kuyu kebabı da onlardan biri. Kuzuyu 2 metre derinliğinde bir kuyuya atıyorsun ve yavaş yavaş pişmesini bekliyorsun. İçinde emek, sabır, lezzet her şey var. Sonra biber, domates, soğan ve baharat eşliğinde, löp et şeklinde karşına çıkıyor. Rüya gibi bir şey. Nefis.

Safranbolu'nun ev yemeklerine konuk olmak: Orman kebabı

Orman kebabı yalnızca Safranbolu'ya özel olmayıp Safranbolu'nun hanımlarının elinden dünyanın en yeşil ormanları kadar güzel yapılabilen bir yemek. Güveçte servis ediliyor. Bol sulu. Daha önce yer sofrasında bağdaş kurmuş herkesin yapmak isteyeceği tek bir şey var onu görünce: Ekmeği bölüp içine içine bandırmak. Bir tüyo: Cevizli yayımla çok güzel gidiyor.

Safranbolu'da ramazan: Ev baklavası

Ev baklavası, ufakken çok sevmediğin, büyüyünce mumla aradığın lezzetlerin başında geliyor. En güzeli babaannelerin elinden çıkıyor. Açıkçası kendi tespitimin tersine bir cümle kuracağım ama ev baklavası hala en sevdiğim tatlılardan biri değil. Peki Safranbolu'da neler oldu? Bir koca baklava yedirtti bana kendini.

Mutluluk bonusu: Osmanlı macunu

Safranbolu'ya gittiğinizde ilk gezeceğiniz yer, Eski Safranbolu olacak; ortalama bir üniversitenin kampüsü kadar. Bir ilçenin çarşısı kadar. Öyle çok büyük değil. Ama buram buram tarih kokuyor. Hele büyük bir şehirden gittiyseniz o koku huzurla karışıyor. İşte o yollarda yürürken muhtemelen en az 1 tane Osmanlı macuncusu göreceksiniz. Alın hemen. Bir elinizde fotoğraf makinesi, diğer elinizde Osmanlı macunu. Çocuklar gibi şen oluyorsunuz çünkü.