Ramazan geldi, hoş geldi. Müslümanlar için sabır, ibadet, oruç, hoşgörü, empati ayı olan ramazanda ilk sahurlara kalkıldı, keyifle pişirilen yemeklerle iftar sofraları hazırlandı ve bu geniş iftar sofralarının etrafında tüm sevdiklerimizle buluşmanın mutluluğu doyasıya yaşandı.
Ama şunu da unutmamak lazım: Oruç tutan insanın halinden yalnızca başka bir oruçlu anlar. Yoksa zordur hiç oruç tutmamış insana orucun nasıl bir şey olduğunu anlatmak. Hele ramazanın ilk günlerindeki alışma süreci bazı garip durumlara da sahne olabilir.
Mesela şöyle...
Oruç tutmayan insanların "Affedersin ama bir şey sorucam, tükürüğünü yutabiliyor musun?" gibi sinir bozucu sorularına dayanmaya çalışırsın
Biri sana yiyecek ikram ettiğinde boş boş bakarsın
Ya da oruç tutmayan arkadaşların seni iftardan önce bir şeyler içmeye, yemeye çağırdığında...
Bazen ilk günlerde dalar, yanlışlıkla su içmek üzereyken son anda durdurursun kendini
Ya da iftar/sahur için hazırladığın yemeğin tadına tuzuna bakarken...
Toplu taşımadayken, ofisteyken, kalabalık içindeyken sürekli bir ağzım kokuyor mu acaba gerginliği yaşarsın
Televizyonda yiyecek reklamları çıktığında kendini ekrana kitlenmiş bulursun
Pide kuyruğundayken ezan biraz daha geç okunsun diye dua edersin
İftar sofrasını hazırladıktan sonra yemeklere bakıp bakıp iç geçirirsin
Hele sofra başına oturup ezanın okunmasını beklerken o son dakikalar hiç geçmeyecek gibi gelir
Ezan okunduğunda ise bir anda tüm sofra adab-ı muaşaret kurallarını bir kenara atarsın
İftardan sonra "Bir daha bu kadar yemeyeceğim" dersin ve tek dostun soda olur
Sahur zamanı geldiğinde ise yemek yerken şöylesindir çoğu zaman
Hele ki ezanın okunmasına dakikalar kala uyandıysan vay haline...