Yemek.com

Bu Kadarını Beklemiyorduk: Kahveden Başka Hiçbir Şey İçmesek Neler Olurdu?

25 Mayıs 2018

"Ben kahve bağımlısıyım" diyenlerin, "Güne kahve içmeden başlarsam asla ayılamam" diye düşünenlerin, gün içinde kaç kupa kahve içtiğini bile sayamayacak olanların dahi şaşıracağı sıra dışı bir çalışmaya davetsiniz.

Gün içinde kahveden başka hiçbir şey içmeseydik neler olurdu dersiniz?

Suyu dahi hayatınızdan çıkardığınız, içecek olarak yalnızca kahve içtiğiniz ama onun dışında dilediğinizi yiyebildiğiniz bir düzen düşünün...

İşte karşınızda yalnızca kahve içerek yaşayan birinin başına gelebilecekler!

Her şey "Kahveden başka hiçbir şey içmesek neler olur?" sorusuyla başlıyor...

Kahvenin tip 2 diyabet rahatsızlığından tutun da parkinson hastalığına dek, birçok sorunda vücudumuza destek olduğu, sağlığımıza birçok faydası bulunduğu söyleniyor. Hatta dünyaca tanınan prestijli kurumların yaptığı araştırmalara göre kahvenin karaciğer kanseri ve kalp rahatsızlıklarından bile koruduğu dile getiriliyor. Kahvenin antioksidan özelliklerinin güçlü olması nedeniyle vücudu gripten kansere kadar birçok hastalığa neden olabilecek serbest radikallerden de arındırması en olumlu yönlerinden sayılıyor.

Peki, bu kadar faydalı olduğu söylenen kahveyi gündelik hayatımızda adeta su gibi tüketsek, hatta ve hatta gün içinde kahveden başka hiçbir içecek içmesek neler olurdu? İşte bu sorunun peşine düşen araştırmacılar hem çarpıcı sonuçlar buluyor hem de kahve tutkunları başta olmak üzere herkesi yeniden düşünmeye davet ediyor desek yeri.

Gün içinde sadece kahve içmeye başlayan biri için ilk kahveden hemen sonra tuvalet ziyaretleri kaçınılmaz oluyor

Güne kahveyle başlayanlara halihazırda çok tanıdık gelecek bu sonuç, sürekli kahve içeceğimiz bir dünyada tam anlamıyla kaçınılmaz. Hem midedeki asiditeyi yükselttiği hem de bağırsakların daha hareketli hale gelmesine neden olduğu için günün ilk kahvesi, tuvalet habercisi diyebiliriz.

Peki ya sonrası?

İkinci, üçüncü fincanda enerji ve hareketlilik artıyor

Yapılan bu deneye göre, bir işi su da dahil olmak üzere gün içinde hiçbir şey içmeyip yalnızca kahve içmeye başlarsa ikinci ve üçüncü fincan kahve, enerjisinin her zamankinden daha fazla artmasına neden oluyor. Çünkü kahve, vücudumuzdaki dopamin, serotonin ve adrenalin seviyelerini hızla artırıyor. Bunlara bağlı olarak kalp atışları hızlanıyor ve hareketlilik artıyor. Dolayısıyla günün ikinci ve üçüncü kahveleri kendimizi daha enerjik, daha zinde ve verimli hissetmemizi sağlıyor.

Dördüncü ve beşinci kahveye gelindiğindeyse işin rengi değişiyor, göz seğirmeleri, baş ağrıları kendini göstermeye başlıyor

Yaşamamız için ihtiyaç duyduğumuz en temel maddelerden olan suyun olmadığı bu sıra dışı dünyada, sürekli kahve içmeye başlayan biri, dördüncü ve beşinci fincanda hiç de hoş olmayan durumlarla karşılaşmaya başlıyor. Göz seğirmesi başta olmak üzere vücudun çeşitli yerlerinde kas spazmları, kas kasılmaları meydana gelebiliyor, susuz kalan hücrelerimiz nedeniyle baş ağrısı neredeyse kaçınılmaz oluyor. Tabii ağız kuruluğu, uykusuzluk sorunu ve iştah kaybı da yavaş yavaş kendini göstermeye başlıyor.

Deneyde kişi dilediği yemeyi yeme özgürlüğüne sahip olmasına rağmen, yediği herhangi bir yiyecek vücudunun su ihtiyacını tam olarak karşılayamadığından bu sorunların hissedilirliği azalsa da asla tam olarak yok olmuyor.

Beşinci kahvenin ardından içilecek her bir fincan, durumu daha da kötü bir hale getiriyor

Deneyin belki de ilk üç fincanına kadar herhangi bir ciddi zarardan ya da yan etkiden söz edilmese de dördüncü fincanla birlikte başlayan rahatsızlıklar beşinci fincanın ardından katlanarak artıyor. Kişiler kendilerini mide bulantılarının, bitmeyen baş ağrılarının, kas kasılmalarının içinde buluyor.

Öyle ki kahveye karşı herhangi bir alerjileri olmamasına rağmen bazılarının cildinde kızarıklık ve kaşıntılar meydana geliyor. Kişiden kişiye farklılık gösteren başka sorunlar da oluşuyor.

Yapılan deney, deneklere daha fazla zarar vermemesi adına devam ettirilmese de araştırmada çarpıcı bir örneğe de yer veriliyor

Deney, deneklere kalıcı bir hasar vermemesi adına devam ettirilmezken araştırmacılar şu sonuçları paylaşmayı da ihmal etmiyor: "Sonuç olarak kahve bağımlılığı kötü bir durum. Kafein sinir sistemini etkilediği için hiç içmediğimizde kötü hissetmemiz normal ancak aşırıya kaçıldığında da sonuçlar pek parlak olmuyor.

Bu deneyde su içmiyoruz ama eğer hafif bir kahve tercih edilirse kahvenin içindeki su, bir süre su kaybına uğramamamızı sağlar. Söz konusu sürekli sert kahve içmek olursa dehidrasyon nedeniyle özellikle yedinci fincandan sonra işler çok karışabilir. Asabiyet, gerginlik ve hatta paranoyaklık seviyesi hızla artar.

Dünyaca tanınan Fransız yazar Honore de Balzac bunun en ünlü örneği aslında. Elbette bu deneydeki gibi hayatı boyunca yalnızca kahve içmemiş, su ve diğer içecekleri de tüketmiştir ancak gün içinde sürekli olarak çok sert kahveler içer, günde 50 fincana kadar çıktığı olurmuş. Sonunda da bir gün kafein zehirlenmesi nedeniyle hayata veda etmiş."

Sözün kısası, kahve bağımlılığı da diğer tüm bağımlılıklar gibi aslında oldukça kötü. Çok fazla kahve hayati tehlikeler bile doğurabilir. Ancak bu, aşırı düzeye geldiğinde su için bile geçerlidir, insanlar su zehirlenmesi nedeniyle de hayatlarını kaybedebilir. Siz siz olun, dengeyi sağlamayı ihmal etmeyin, bir şeyin çok faydalı olduğunu öğrendiniz diye beslenme programınızı o yiyeceği ya da içeceği çok tüketmek üzerine kurmayı asla ama asla düşünmeyin. Günde maksimum 4 fincandan fazla kahve tüketmemeye, vücudunuzun ihtiyaç duyduğu miktarda su içmeye de özen gösterin.

Sağlıkla...