Yemek.com

Edirne'ye Başka Zaman Gidersiniz: Çukur Ciğercisi

10 Temmuz 2015

Güzel şeydir road trip. Road trip deyince çok fiyakalı oldu ama bizim daha çok bildiğimiz haliyle "Oğlum bas hadi lan Bursa'ya İskender yemeye gidelim". Velhasıl güzel şeydir. Keşfetme duygusunu kamçılar, özgürlük aşılar, bünyeye anlatılası bir hikaye katar ve yerinde yemenin ne kadar güzel bir şey olduğunu belleğe kazır. 30 yaşına gelmeden önce mutlaka yapılması gerekenler listesinde de yer alır.

Çukur Ciğercisi.

Yukarıda bahsettiğimiz tek günlük yerinde yeme mefhumunun, Edirne'ye doğru olan kısmını engellemeyi başaran bir ciğerci. Feriköy'de. Hiç beklemediğiniz bir sokakta, kendini gizleyen bir hali var. Sıradan masalar, sıradan sandalyeler, olabildiğine naturel bir yapı ve kendini gereksiz detaylardan uzak tutmuş muazzam bir lezzet. Ciğer ya da sakatat yemek isteyenler için olabilecek en doğru tutum.

Dedik ya olabildiğine doğal bir mekan Çukur Ciğercisi. Masanıza menü geliyor ama kafanızı, en fazla bir araba sığacak mekana çevirdiğinizde, kasanın arkasında; ocağın üstünde menüyü görüyorsunuz. Ciğer size direkt göz kırpıyor zaten. Gitmeden önce övgülerini duyduğumuz uykuluk da orada. Kelle paça "Doğru tercih benim" dercesine bakıyor. Yine harbi sakatatseverlerin hakkında güzel sözler söylediği yürek de ızgara olarak sırasını bekliyor.

Biz sağ gösterip sol vuruyoruz menüye. İşkembe çorbasıyla başlıyoruz. Babaannesinin elinden işkembenin en yüksek sanat halini görmüş biri olarak, neredeyse 10 yıldır düzgün işkembe içemedim buralarda. Yani İstanbul'a ayak attığım günden beri. İşinin ehli işkembeciler beni sirkeye bulayıp buldukları ilk otobüse bindirmesin ama gerçek bu. Bu şehirde güzel işkembe yapılmıyor...du. Belki zirveyi bulamadık ama Çukur Ciğercisi'nde işkembeye ekmek bandık. Bilirsiniz, içine ekmek bandırılan işkembe çorbası güzeldir.

Açıkçası sakatat sevgisiyle yanıp tutuşmuyorduk. Yani daha bilinen ifadeyle, ciğeri dışarıya aldıktan sonraki kısımla ilgilenmiyoruz. Bu nedenle masaya ciğer gelmesi bizim için yeterliydi. "Abi sen şimdi bize hem tava ciğeri hem de Arnavut ciğeri" getir demek suretiyle açlığımızı belli ettikten sonra çeyrek saniye sessizliğin üstüne ekledik: "Abi sen bir de uykuluk yap bize, ortaya" (Cem Yılmaz usulü elle göstererek).

Karşımızda yarım porsiyon Arnavut ciğeri, yarım porsiyon tava ciğeri ve yarım porsiyon uykuluktan oluşan 2 tabak vardı. Keyfimiz yerindeydi, göz doydu ilk önce.

Kötü haberden iyi habere doğru gidelim: Utanarak söylemekle birlikte hayatımda ilk kez uykuluk yiyordum. Çukur'dan bağımsız, ilk ve son olacak sanırım. En iyi yapılmışı bile damağa bir şey anlatamıyor. Kendisini ifade edemiyor. Boşa geçen çene hareketleri.

Arnavut ciğeri. Domates ve soğanın birlikte en çok yakıştığı yemek. Sevmeyeni ya da aramayanı, seveninden çok olabilir. Bunun sebebi de tadından çok kokusu ağır gelen Arnavut ciğerleri. Daha önce bir talihsizlikle o kokuyla tanışmış arkadaşlar şansını son kez Çukur Ciğercisi'nde deneyebilir. Çok geç kalmamışlarsa muazzam bir başlangıç yapacaklar çünkü.

Edirne tava ciğeri. Başlığın isim hakkına sahip. Biz Türklerin, bir yemeği en güzel ifade etme cümlesi olan "Ekmeksiz 2 kilo yersin, öyle güzel" cümlesini sonuna kadar hak ediyor. Tabaklarda Arnavut ciğeri ve uykuluk bize bakarken fark ettik bunu. Çatallar ilk önce hep ona gitmiş.

Son olarak basit bir matematikle yukarıdaki fotoğraftan da anlayabileceğiniz üzere ödediğimiz para açısından da oldukça mutlu kalktık Çukur Ciğercisi'nden, iki tabak işkembe çorbası, ciğerler, uykuluk ve içeceklere 33 TL para ödedik. Bundan daha fazla parayı yalnızca Sezar salataya ödediğimiz günler olmuştu.

Çukur Ciğercisi Feriköy'de. Ergenekon caddesi üzerinde. Aşağıya size yardımcı olacak bir harita iliştirdik.

Edirne'ye gitmeden gidin.