Daha 18 yaşında bile değilsin. Bir romanda çayın, güzel sohbetin en büyük demi olduğunu okuyorsun. Kafanda en fazla kahvede ses trafiği yapan onlarca insanın gürültüsüyle birlikte çay içtiği görüntü beliriyor. Devamında başka bir kitap aynısını söylüyor sana, belki bir şair. Sonra bestenin hakkını veren güftede duyuyorsun aynı iddiayı. Bir türlü tam anlamıyla nereden bahsettiklerini, hangi çayı dediklerini bilmiyorsun.
Nice dervişler, sohbeti çaya bellemişler. Aşkı ondan bilmişler. Musikiyi ona demişler. Felsefeyi yalnızca ondan öğrenmişler.
Sahibü'l Çay Asaf Osman Efendi.
O okuduğun romanda, dinlediğin bestede, izlediğin filmde, tahayyül edemediğin çay aşkında, anlayamadığın çay felsefesinde, yıllardır aradığın sohbette, biraz maddiyatta, biraz maneviyatta, bol sohbette yer alan bir mekan. Bize göre çayın sohbete durduğu, onlara göre İstanbul'da çayın demlendiği yer.
Asaf Osman Efendi, Üsküdar'da. 4-5 masanın anca sığdığı, dükkanın önüne 2 küçük masanın daha eklendiği, önünden geçerken, sanki Kız Kulesi daha var olmadan önce orada duruyormuşçasına bir his veren, kapıdan girer girmez, Klasik Türk Musikisi'nin kulaklarınıza çalındığı, bolca kitabın görüntüye renk verdiği bir mekan. Yüzyıllar öncesinden bir hatıranın, zaman makinesini keşfetmiş ve 2015'e gelmiş olması gibi.
Şu ana kadar dile getirdiğim/getirdiğimiz bütün mekanlarda masaya gelen yiyecek ve içeceklere değinir, mekanın vakıf olabildiğimiz tüm detaylarını dökerdik. Hatta bu konuda ileri gidip restoran tarifleri başlığı altında bir köşe yapıp onlarca şefin tariflerini aldık, getirdik. Lakin bu kez, "Çay Repertuarı'mızdaki bütün parçalar bebeğimiz gibi, onlardan bahsedilmesini istemiyoruz, en çok da mekanın sahibi Sofya istemiyor" diyen Asaf Efendi'yi kırmıyoruz. Çay Repertuarı'na değinmiyoruz. Yalnızca verdiğimiz siparişten, orada yaşadığımız deneyimden bahsediyoruz.
Her ne kadar filmin tamamına değinemesek de spoiler verebiliyoruz. Sahibü'l Çay Asaf Osman Efendi'nin o pek değerli menüsünde onlarca çay var. Biz damağımızı harman etmemek amacıyla yalnızca 2 farklı çayı masamıza istedik. Biri bildiğimiz Karadeniz çayıydı, diğeri de karamel ve fındık parçalarıyla demlenen siyah çayın ismini verdiği Huzi idi.
Asaf Osman Efendi'nin sunumları, övgülere mazhar olduğu birçok konu gibi nev-i şahsına münhasır. Masaya istediğiniz çayla birlikte bir adet Madlen kurabiyesi -ki kendisi Proust'un Madlen kurabiyesi- bir adet kitap ayracı ve bir adet kum saati geliyor. Kitap ayracı istediğiniz çayla ilgili metinlere sahip ve bir hediye. Kum saati de çayınızın demlenme süresini gösteriyor. Kum saati dolduğunda, çayınızı demlikten bardağınıza doldurabiliyor ve içebiliyorsunuz. Müthiş değil mi?
Bu arada sıradan yorumlar olan "çok hızlı servis vardı, güler yüzlüydü ihi ihiydi" gibi yorumları halihazırda ciddiye bile almıyorum. Karşılaştığımız hoşluk ve mütevazılık bambaşka bir seviyedeydi çünkü.
Son olarak yukarıda ismini paylaşma cüretini gösterdiğimiz Sofya'ya değinme cüreti gösterelim bir de. Kendisi mekanın sahibi. Yüzünü göstermeyi ilk başta çok sevmiyor lakin eğer size ısınırsa kendini bile sevdirebiliyor. Arada komşu esnafları gezmeye gidiyor fakat 4 çocuklu bir anne olduğu için de sorumluluklarını bilip zamanında geri dönüyor. Sanırım dünyanın en huzurlu ve mutlu kedisi.
Sahibü'l Çay Asaf Osman Efendi, Mimar Sinân Mahallesi İmam Nâsır Sokak No: 2/B Üsküdar'da. Kendisinin çok kolay bir yol tarifi yok, o yüzden aşağıda size yardımcı olacak bir adet harita var.
Çayı özlemeden gidin.
Yorumlar
0