mosyo-sokola-pasta

Mösyö Şokola Anlatıyor: Bu Pastaları Kabuğunu Soymadan Yiyebilirsiniz

Favorilerime
Ekle

Günümüzde o kadar çeşitli beslenme biçimi, diyet, yöntem, alışkanlık gelişti ki basitçe “iyi beslenme” diye adlandırdığımız kavram tamamen gözden düştü. İyi beslenme belki biraz fazla genel, fazla göreceli ve terim olmak için yeterince özelleşmiş değil. Ancak tam da bu yüzden kullanmak istediğim, duruşumu özetleyen bir kavram. Çünkü iyi beslenme kişiye ve alışkanlıklara göre farklı olmalıdır, görecelidir yani tek bir iyi beslenmeden bahsedemeyiz.

Yeni dengeler kurmaya çalışan, mutfaktan eti, sütü, pişirmeyi, karbonhidratı, çikolatayı çıkartan veya insanı bir kalıba sokmaya çalışan, beslenme biçimlerinin hiçbir zaman destekçisi olmadım. Mesela bir aralar popüler olan, özellikle epilepsi hastası çocukların nöbetlerini seyrekleştirmek için geliştirilmiş ancak daha sonra kilo verme amacıyla önerilen ketojenik diyet. Beyni yağlar üzerinden beslenmeye alıştırmak için sabahları ekmeksiz tereyağ topları yutmanızı öneren bir diyetten bahsediyoruz. Çocukluğumuzda annemiz ekmeksiz atıver ağzına dediğinde ketojenik tavır alıyormuş da farkında değiliz.

Fotoğraf: Mösyö Şokola

Fotoğraf: Mösyö Şokola

İyi beslenmenin ilk şartı hazır gıdalara ve içeriklerine dikkat etmek. Yapay tatlandırıcılar (ki glikoz şurubunu da GDOlu mısırdan üretilme olasılığı nedeniyle bu kategoriye alıyorum), yapay aroma vericiler, koruyucular kısaca hazır gıda sektörünün Exxx diye kodladığı aslında günlük hayatta asla karşılaşmadığımız katkı maddeleriyle yüklü gıdalardan mümkün olduğunca kaçınmak, kaçamadığımız noktada da içeriklerine dikkat etmek.

Örneğin gıda boyalarının kullanımı ev yapımı yiyeceklere kadar girmiş durumda. Doğum günü, baby shower, düğün gibi kutlamalarda görmeye başladığımız mavi renkte yiyecekler beni dehşete düşürüyor. Aklınızdan tüm meyve sebzeleri geçirin, doğada mavi renkte yiyecek olmadığını da anlarsınız. Adında mavi geçen “blueberry” bile aslında mavi değildir.

Fotoğraf: Mösyö Şokola

Fotoğraf: Mösyö Şokola

Aslına bakarsanız mutfaklarda gıda boyası kullanımının epey eski bir tarihi var. Gıda boyaları ilk once tamamen doğal malzemelerle başlamış, doğadan toplanan tohum, meyve ve yapraklardan çeşitli renkler üretilmiş. İnsanlığın kimya birikimi geliştikçe gıdaları renklendirmek için arsenik, bakır ve cıva içeren son derece zehirli kimyasallar kullanılmı ve doğal olarak bu dönümde birçok kayıp yaşanmış. 20. yüzyılın başında biliminsanları doğrudan zehirli olmayan petrol bazlı yapay karışımlar ürettiler. Ancak zamanla bu yapay boyaların da ne kadar sağlıklı olduğu tartışmaya açıldı.

1906’da Amerika’da mutfaklarda kullanılan 80 çeşit gıda boyası teste ilk kez tabi tutuldu. 1938’e gelindiğinde FDA tarafından onaylanan 15 gıda boyası kalmıştı, bugün ise sadece 7. Hatta birçok Avrupa ülkesinde bu 7 boyanın da bazılarının kullanımı yasak. Amerika’da ise halen sağlık üzerine etkileri tartışılıyor, hiperaktivite, migren, kanser gibi hastalıklara sebep olduğundan şüpheleniliyor. Ülkemizde bile paketlerde uyarılar görülmeye başlandı. Hatta kedi köpek mamalarında yapay boya ve koruyucu eklenmemiştir ibarelerine rastlar olduk. (Kaynak: forbes.com)

Gıda boyalarının hiçbir kanıtlanmış sağlık riski olmasa bile dolaylı yoldan obeziteye ve sağlıksız beslenmeye yol açma tehlikesi var. Boya kullanılan hazır gıdalar özellikle çocuklar için daha cazip hale geliyor, bu da çocukların doğal gıdalar yerine paketli gıdaları tercih etmesine yol açıyor. İşlenmiş gıda ile beslenen çocuklarda da obezite ve diğer sağlık risklerinin görülme olasılığı aşikar. Sonuçta işlenmiş gıdalar ile hem ihtiyacımız fazlası rafine şeker ve karbonhidrat ve yağ tüketiyoruz hem de bir çok yapay aroma verici ve koruyucu da almış oluyoruz.

Yapay gıda boyalarının bir alternatifi her ne kadar bulması zor olsa da doğal yöntemlerle elde edilenlerini kullanmak. Annato’dan (bir tropikal kuşak amerika bitkisi) turuncu/kırmızı tonları, zerdeçaldan sarı, pancardan kırmızı ve pembe tonları, pandan yaprakları ve deniz yosunundan yeşil elde ediliyor. Veya kolaylıkla bulabileceğiniz malzemelerle bu Fransız hanım kızımız gibi kendi renklendiricilerinizi yapabilirsiniz.

Ancak siz siz olun “Baby Shower” partilerinin vazgeçilmezi şeker hamuru kaplı cupcakeleri, kurabiyeleri, sırf çocuk erkek diye mavi renkli sıvılara bandırılmış pop-cakeleri kibarca güleryüzle kabul edin, çantanıza atın ve eve sokmadan imha edin. Size ikram edilen şeker hamuru kaplı pastaları lezzet açısından değil görüntü olarak değerlendirin, artistik puanını verin, renklendirilmiş kaplamasını bir kenara ayırıp içini yiyin. Her ne kadar yenebildiği söylense de şeker hamuru bu pastaların paketidir. Kabuğunu soyun da yiyin.

Kabuklu pastaların alternatifi olarak “Exposé” dediğimiz içini gösteren pastalar dünyada yeni başlayan bir trend. Özellikle New York’ta Momofoku Milk Bar’ın pastaları son zamanda oldukça popüler. Ben de size kabuklu pastaların alternatifi hem lezzetli hem de iyi görünen 2 farklı tarif önereceğim. Yazıda fotoğraflarını gördüğünüz pastaların ikisini de yapması göründüğünden daha kolay. Mösyönüz sizin için hepsini denedi, fotoğrafladı ve onayladı. Tarifleri aşağıdaki bağlantılarda bulabilirsiniz.

Mösyö Şokola’dan Böğürtlen Marşmelovlu Pasta
Mösyö Şokola’dan Orman Meyveli Pavlova


Doyamayanlar için bir de videomuz var!

Yorumlar

0 yorum yapılmış

Vallahi Bırakmayız, Bir Tabak Daha?