flickr/morphomir

Cuma Gününün Varoluşsal Sebebi Happy Hour'un Hikayesi

Favorilerime
Ekle

Bir Cuma akşamı, istediği zammı alamayan genel müdürün odasında kendini viskiye vermesi ya da saat 20:00'da revize yiyen art director'un "Başlarım böyle markaya, nerede lan benim tekilam" demesiyle başlayan bir hikaye gibi durabilir happy hour. Çünkü üniversiteden mezun olup, işe başlayan herkes nedenini bilmeden, ilk Cuma akşamı, "Olum biz nasıl bir tarikatız, bir haftadır hanımefendi dediğimiz kadın masaüstünde Ankara'nın Bağları oynuyor" hissiyatıyla iş yerinde bir şeyler yudumlamaya başlar. Tabii dağıtma kıvamı her zaman böyle olmaz, o konu çok başka, sonra geliriz.

Pek mümkün değil ama hiç bilmeyenler için açıklayalım: Happy hour, (Trakya ağzıyla, 'h'ler atılarak, 'epi aur' diye okunur) birçok şirket ve ajansta yoğun ve stresli bir haftanın ardından Cuma akşamları, özellikle kokteyl ağırlıklı içkilerle geçirilen saatlere verilen isimdir. Kurumsallık derecesi "Yemin ediyorum yıldım şu kravattan" şeklinde olan şirketlerde 'Free Friday' tadında şirkete serbest kıyafet gelme şeklinde versiyonları da vardır.

longwharf

longwharf

Happy hour'un amacı, çalışanların rahatlamasını, kendi aralarında sosyalleşmesini (birbirlerine 'yürümeleri' diyenler de var, biz orayı geçiyoruz) az biraz da motivasyonlarının yükselmesini sağlamaktır.

Peki, girişte naçizane farazi hikayeler ürettiğimiz happy hour'un gerçek hikayesi nedir? Kimden ya da neyden ilham almıştır bu etkinlik?

Yasaklardan.

Önceleri Amerikan donanmasının, gemide düzenlediği atletizm etkinlikleri ya da eğlencelere verdiği isim olan happy hour, 1920'li yıllarda Amerikan hükümetinin, yüzde 5'in üstünde alkol oranına sahip bütün içkilere yasak getirmesiyle anlamını değiştirmeye başlayacaktır. Volstead Act adındaki bu yasak, tabii ki de alkol tüketimini azaltmaz, her yasak gibi suyun akıp yatağını bulmasına neden olur.

flickr/ghirigoribaumann

flickr/ghirigoribaumann

Suyun yatağını biraz açalım: Yüksek alkollü içecekler de tüketmek isteyen Amerikan halkı, ülkeye kaçak bir şekilde sokulan alkoller sayesinde evinde ya da Harlem'de yer alan Cotton Club gibi mekanlarda yemekten önce kokteyl düzenlemeye başlar. Burada geçirilen saatler ve çakırkeyiflik halleri de kolaylıkla 'happy' olarak adlandırılır.

1933 yılında ülkeye kaçak içki yağmasına ve mafyanın hiç olmadığı kadar güçlenmesine neden olan yasak kalkar ve insanlar dilediği içkiyi, dilediği yerde içmeye başlar. Ancak bu Amerikan halkının yemekten önce düzenlediği kokteylerin bitmesine yeterli olmaz. İnsanların alışkanlıkları değişmiştir bir kere. İlerleyen yıllarda bu talepten yararlanmak isteyen birçok mekan 'Happy Hour' etkinlikleri düzenleyerek, belirli saatler arasında atıştırmalıkları indirimli ya da ücretsiz verir. Bu gelişimler, şirketlerin iş sonrası happy hour'u bir ritüel olarak kabul etmesini sağlar.

Hikayenin son noktasını koymadan önce bizden bir yorum katalım: Şirket içinde içki içmenin, en az alkol yasağı kadar tabu bir durum oluşturabilme ihtimali olduğu için, benzer reflekslere benzer isimler verildiğini düşümüyor değiliz. Bir de üstüne, happy hour'larda çoğunlukla şirket sponsor olduğu için, barların düzenlediği happy hour saatlerin ücretsiz atıştırmalıklarını ve aralarındaki benzetmeyi de hatırlatalım.

Her neyse bugün Cuma, afiyet olsun dostlar.

Görsel: flickr/morphimo


Doyamayanlar için bir de videomuz var!

Yorumlar

0

Vallahi Bırakmayız, Bir Tabak Daha?